Bizler, Atatürk İlke ve İnkılapları
çizgisinde ve Cumhuriyet’in temel ilkeleri doğrultusunda siyasi yaşamını
şekillendirmeye çalışan bir grup üniversite öğrencisiyiz. Türkiye’nin siyasi
geleceği hakkında aynı kanaati taşıyıp CHP’de birleşmemiz ve kanaatlerimizi
ülke insanlarımıza yansıtma hedefinde olmamız bizleri inceayarsiyaset.blogspot.com ismi altında
birleşmeye ve ülkemizin birlik ve beraberliğini temel almak suretiyle CHP’ye
hizmet etmeye sürükledi.
2013 Temmuz ayında kendi
imkanlarımız dahilinde bloğumuzu kurduk ve derslerimizin ağırlığına rağmen
vaktimizi düzenleyerek kendi aramızda görev paylaşımı yaptık.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen
iktidarın gerçek yüzünü halkımıza tanıtma, Cumhuriyet Halk Partisi’nin dünü, bu
günü ve yarınını reel olarak insanlarımıza aşina kılma yönündeki hedefimize
devam ettik, üstelik ödün vermeksizin!
Siyasetin gerektirdiği ahlaki
anlayışı çalışmalarımızın desturu yaparak her türlü ağır eleştiri ve hatta
bazen itham ve çirkin sözlere göğüs gerdik. Defalarca bloğumuz kapatılmakla
tehdit edildi ve bizlere de vatan haini yaftası vuruldu ve defalarca youtube,
twitter ve facebook hesaplarımız kapatıldı.
Bunca sıkıntılara rağmen bir yılı
aşkın idare ettiğimiz bu blogun giderleri bizlerin gücü ötesine taştı ve
bizleri satışa çıkarmaya mecbur etti.
inceayarsiyaset.blogspot.com’un
Özel Bilgileri
Yönetici: Kemal Yıldırım
Takipçisi: 1453
Görüntüleme: 555799
Yüklediği fotoğraf: 5376
Yönetici: Hakan Çetin
Takipçisi: 85
Görüntüleme: 155262
Yüklediği fotoğraf: 2600
YouTube’deki abone sayısı: 193
İsrail'in Kanal 1 televizyonunda Erdoğan'ın "İsrail dölü" söylemini bir hakaret olarak kullandığını belirterek açıkça Antisemitizm yapıldığını vurguladı.
Kanal 1 Ana Haber sunucusu ve gazeteci Ayala Hason, kanalın dış haberler ve Arap -Türkiye Masası şefi Oded Granot'a dönerek "Erdoğan'ın aslında sertlikle tepki verdiği pek olağan değil aslında, ama belki şahsi bir sorunu vardır." diyerek dalga geçti.
Oded Granot ise "Sertlikle tepki vermez sözüne gülmeden duramayacağım." diye cevap verdi.
Tekrar söz alan Ayala Hason "Belki kendisinde bir şahsiyet sorunu vardır." diye ekledi.
Başbakanlık müşavirinin bir vatandaşı tekmelemesinin de değerlendirildiği programda ikili arasındaki görüşme şöyle devam etti:
O.G. "Evet bu olabilir çünkü O kendisini sultan sanıyor. Ve sigortaları çok çabuk atıyor. İşin bundan daha da ilginç olanı bu tavrı ve tepkileri onun popülaritesini azaltmadığıdır. Az önce sözünü ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda benzer bir durum olsa da Rubi Rivlin'i durdurmaya çalışan büyük güç Erdoğan'ın karşısında yok.
Her ne kadar sigortaları çok çabuk atıyorsa da ve de bugün kullandığı ifadelere resmen rezalet bile diyebilirim, resmen Müslüman kardeşlerin adamı ve açıkça Antisemit, Anti-İsrail -ki ikisi de aynı şeydir- ifadelerdir. 'İsrail Dölü' ifadesi kullanmış olması onu Antisemit olmaktan kurtarmıyor, çünkü bu aynı zamanda 'Yahudi Dölü' anlamına geldiğini Türkçe bilen herkes anlıyor.
Bütün sorunlar ile, hatta Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştırıyor olması ile, ifade özgürlüğünü engelliyor, Twitter'i kapattırıyor, Youtube'u kapattırıyor... Daha ...
A.H. "Yanındakiler halkı tekmeliyor."
O.G: "Ve Basına talimat vererek Yahudiler'le ilgili hakareti yayınlamamalarını istemekle birlikte 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı seçilmesi için oldukça iyi bir şansı olduğunu söyleyebilirim. Hem de bugünkü gibi bir Cumhurbaşkanı değil Obama gibi bir başkan olma amacındadır.
Bunu anlamamız lazım ki bu stil ile yaşamasını öğrenmemiz gerekecektir. Çünkü Türkiye'de bizim sevmediğimiz ve anlayamayacağımız bu yaşam tarzını seven ve beğenen önemli bir kitle olduğunu görmemiz lazım."
A.H. "Herhalde ekonomi konusunda başarılı olduğu için olsa gerek."
O.G. "Biliyor musun bazı ülkelerde diktatörler, demokratik ülkelerdekine karşın ne istediklerini biliyorlarmış gibi görünürler, ancak ne kadar doğrudur sorgulamak gerekir."
A.H. "Şimdi de hazırlamış olduğumuz filmi seyredelim, diktatörler konusunda ise müşterek olan bir noktayı da atlamayayım ''Bıyıklar''..."
Bu konuşmadan sonra devreye giren Soma filmindeki son cümle ise şöyle:
"Erdoğan'ın ifadeleri ve halka karşı tutumu halkı tekrardan sokaklara döndürdü."
A.H. "Oded bu konuda ekleyeceğin Bıyıklı adam için diyeceğin ne var?"
http://www.odatv.com/n.php?n=israil-dolu-sozlerine-israil-ne-dedi-1705141200
İsrailli kaynaklar, Binyamin Netanyahu'nun Japonya'dan dönmesinin ardından İsrail-Türkiye anlaşmasının tamamlanacağını iddia etti.
(soL - Dış Haberler) Jerusalem Post'un haberine göre, İsrailli bir diplomatik kaynak, Türkiye ile anlaşmanın tamamlanması için Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Japonya'dan dönmesini beklediklerini söyledi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki görüşmelerin ciddi bir aşamaya geldiğini ve sorunların büyük ölçüde çözüldüğünü söylemişti.
Türkiye'nin ilişkilerin "normalleşmesi" için öne sürdüğü üç şarttan ikisi kabul edilmiş durumda. Bu şartlar İsrail'in özür dilemesi, Mavi Marmara'da katledilen Türk vatandaşlarının ailelerine tazminat ödenmesi ve Gazze ablukasının kaldırılmasıydı. Gazze ablukasının kaldırılması konusunda, Türkiye'den gidecek yardımların bölgeye girişinin şartları görüşülüyor. Ailelere ödenecek tazminatın ise 21 milyon dolar civarında olacağı tahmin ediliyor.
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/israil-turkiye-anlasmasi-cok-yakinda-haberi-92284
Gazeteci Ömer Ödemiş’in Suriye Şam Cezaevi’ndeki cihatçılarla yaptığı röportajlar devam ediyor…Ödemiş’e konuşan Suriye Cezaevi’ndeki cihatçı Ahmet Nadir Eldij, “Silahları Reyhanlı'da bir çiflikte teslim alıp, Suriye'ye getiriyordum. Türkiye sınırları açmıştı zaten.” şeklinde çarpıcı açıklamalarda bulundu.
(İLK İKİ RÖPORTAJI OKUMAK İÇİN LÜTFEN BÖLÜMLERİ TIKLAYIN: 1. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN - 2. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN)
AHMET NADİR ELDİJ
İdlib’li. 26 Yaşında. 15 ay önce Suriye güvenlik güçlerince yapılan bir operasyonda yakalanmış. Şimdi Şam Mezze tutukevinde yatıyor. Türkiye’den Suriye’ye yüzlerce silah ve bomba taşımış. Onlarca kez Türkiye’ye yasal olmayan yollardan Türkiye’ye girip çıkmış. Kimse ona ne yapıyorsun ne getirip götürüyorsun dememiş. Sınırların kevgire döndüğü Türkiye’den bir başka halkın katledilmesi için tonlarca mühimmatın temin edilmesine ve sınırdan çıkarılmasına göz yumulmuş. Ahmed Nadir Eldij kendi devletine karşı silahlı çetelerle birlikte savaş vermiş birisi. Onunla Mezze cezaevinde, Suriye devletinin verdiği izinle görüştüm.
TÜRKİYE'YE SİLAH GETİRMEK İÇİN SIK SIK GİRİP ÇIKTIM
ÖMER ÖDEMİŞ; Merhaba Ahmet Ben Türkiye’den gazeteci Ömer Ödemiş. Sen sıklıkla Türkiye’ye gidip gelmişsin. Ne zaman gittin, neden, kimlerle görüştün?
Ahmet: Ben daha önce orada çalışıyordum. Suriye de çatışmalar başlayınca bu kez silah getirmek için gittim.
Ö.Ö; Silahları ne için getirecektin?
Ahmet; Suriye’ye geçirmek için. Buraya getirip Abdurrahman Ceydan’a teslim ediyordum. Kendisi Cind el Tevhit isimli küçük bir tugay kurmuştu. Ama asıl amacı maddi idi. Para için yapıyordu.
Ö.Ö: Kaç kez gittin Türkiye’ye, yasal mı gittin, hangi kapıdan girdin, silahları nasıl getirdin?
Ahmed: Olaylar sırasında iki kez yasal olarak gittim. Sonra da birçok kez kaçak olarak gittim. Bir kez Kilis kapısından girdim ama çoğunlukla Reyhanlı kapısından girdim. Kilis’te bir Mısırlı vardı, onu getirmek için girdim.
"CUMA DEMİR AKP'Lİ OLDUĞU İÇİN SİLAH İŞİNİ RAHATÇA YAPIYORDU"
Ö.Ö: Reyhanlı’ya kimin yanına gidiyordun, silahları kimden alıyordun?
Ahmed: Reyhanlı’da Cuma Demir ve kardeşi Ahmet Demir ile buluşuyordum. Silanları onlardan alıyordum. Bunlar Türk vatandaşları, Reyhanlılı. Abdurrahman ile aralarındaki ilişkiyi bilmiyorum. Silahları nereden alıp, bana veriyordu, ne karşılığında veriyordu, ben bilmiyorum. Ben sadece bana verilen silahları taşıyordum. Abdurrahman Cuma Demir ile önce ikamet için görüştü. Ben götürdüm. Cuma Demir AKP olduğu için bunu rahat yapabilecekti. Yaptı da. Sonrasında aralarında böyle bir ilişki gelişti ve bana bilgi vermediler.
"AKP'Lİ DEMİR SİLAH TEMİN EDİP PARA İLE VERİYORDU"
Ö.Ö; Cuma Demir AKP’li miydi?
Ahmed; Evet, AKP’ydi. Cuma Demir silah temin edip, para ile Abdurrahman Ceydan’a veriyordu. Ben görmedim ama Abdurrahman öyle diyordu.
Ö.Ö: Ne tür silahlar aldın ondan, ne kadar aldın?
Ahmed: Her seferde 3 ya da 4 adet Bikisi, 15-20 adet Rus yapımı Kalaşnikof ve çok miktarda mermi ve mühimmat getirdim. Sık sık gidip geliyordum.
"CUMA'NIN BİR ÇİFTLİĞİ VAR SİLAHLAR ORADA DURUYOR"
Ö.Ö: Tüm bu silahları nasıl geçiriyordun Suriye’ye, Türkiye’de sana kimse karışmıyor muydu?
Ahmed: İdlibin Sermin bölgesinden Abu Muhammed Sermini diye birisi vardı. Geçiş işini o yapıyordu. Cuma sınıra kadar kendisi getiriyordu, Abu Muhammed’de sınırdan karşılayıp, Suriye tarafına geçiriyordu. Cuma’nın bir çiftliği var. Silahlar orada duruyordu. Çiftlikten sınıra kadar hep Cuma getirdi.
Ö.Ö: Çiftlikte başka neler vardı, neler gördün?
Ahmed: Havan vardı, docka vardı, çokça Kalaşnikof vardı, docka tabanı yapıyorlardı. Aynı zaman da patlayıcı yüklü araçlar imal ediliyordu.
AKP'Lİ DEMİR TÜRKİYE'DE BOMBA YÜKLÜ ARAÇLAR İMAL EDİP SURİYE'YE GÖNDERİYOR
Ö.Ö: Yani patlatmak üzere araba mı hazırlıyorlar?
Ahmed: Evet sürekli yapıyorlardı. Ben Suriye’ye 4 tanesini soktum.. Ama sürekli yapıyorlardı. Plakasız özel araçlar yapıyorlar. 3 tekerlekli küçük arabalarda yapıyorlar. Haciz noktalarına uzaktan gönderip patlatıyorlar. Uzaktan kumandalı araçlar bunlar. 60 km hızla kontrol noktalarına gönderilip, patlatılıyor.
"TÜRK ASKERİ SINIRLARI AÇTI. KARŞILIKLI ANLAŞMA VAR KİMSE KARIŞMIYOR"
Ö.Ö: Peki bu kadar şey, Türkiye’den götürdün, gelip gittin, Türkiye’den hiç kimse sana ne yapıyorsun demedi mi?
Ahmed: Bir anlaşma vardı. Karışmıyorlardı. Cuma onlarla anlaşmıştı. Türk askeri zaten sınırları açtı. Raht girip çıkalım diye. Onun için benim elimde ne var ne yok diye bakmazlardı hiç. Silahları geçirirken de Asker geliyordu, ama Cuma gidip konuşuyordu, nasıl yapıyordu bilmiyordum ama anlaşıyordu. Onlarda bizi bırakıyordu. Cuma her şeyi çözüyordu.
Ö.Ö: Suriye’ye getirdiğin silahları kime teslim ediyordun?
Ahmed: Abu Suhayb’e. Iraklı bu. 2003 Irak savaşından sonra buraya geldi. Yerleşti. Abdurrahman’ın ekibine katıldı.
Ö.Ö: Sen bu işi neden yapıyordur?
Ahmed: Ben liseyi bitirdim, üniversiteye gidemedim. Para için bu işleri yaptım. Onlar bana, beni özel bir üniversiteye girdireceklerini söylediler. Ben cihat için yapmadım.
"BU İŞLERİ NASIL YAPIYORSUNUZ? BİZ AKP'LİYİZ SORUN DEĞİL"
Ö.Ö: Peki bu Cuma Demir AKP’li mi?
Ahmed: Babası ve kendisi AKP’li. Bunlar çiftlik kurmak için hayvancılık kredisi aldılar. Sordum nasıl yaptınız diye. Bana anlattılar, ‘biz AKP’liyiz, sorun değil’ dediler.
Ö.Ö: Ahmed tüm bu yaptıklarından dolayı pişman mısın?
Ahmed; Ben onların ne yalancı olduğunu anladım ve onlardan ayrıldım. Sonra da yakalandım…
http://www.odatv.com/n.php?n=bize-silahi-veren-akpli-0705141200
Moskova yönetimi, NATO’nun askeri varlığını artırma tehdidine Karadeniz’e yığınak yaparak cevap verecek.
(soL - Dış Haberler) NATO ile bilek güreşine tutuşan Rusya, Karadeniz’deki filosunu güçlendirme kararı aldığını açıkladı. Savunma Bakanı Sergey Şoygu, yeni denizaltı ve savaş gemileriyle Karadeniz donanmasını takviye edeceklerini söyledi. Ukrayna’da yaşanan kriz ve Kırım’ın Rusya Federasyonu’na katılma kararının ardından NATO, Rusya sınırına yığınak yapma kararı almıştı. Bu kararın ilk yansımasıysa Karadeniz’e ABD ve Fransız savaş gemilerinin “tatbikat” gerekçesiyle girmesi olmuş, Moskova yönetimi Türkiye’yi Montrö Sözleşmesi’ni ihlal etmekle suçlamıştı.
NATO ayrıca Letonya, Litvanya, Polonya ve Estonya’daki varlığını da artırma kararı aldı. Dün 6 bin kişilik bir NATO gücü Estonya’da “Bahar Fırtınası” adlı tatbikata başladı. 23 Mayıs’a kadar sürmesi beklenen tatbikatta piyade birliklerinin savaş kapasiteleri ve müttefik güçler arasındaki eşgüdüm test edilecek. 2003 yılından bu yana her yıl düzenlenen tatbikatta ilk kez Fransız bir siber savaş timi de yer alıyor.
ABD ordusu Pasifik bölgesinde de Rus savaş uçakları ve gemilerinin faaliyetlerinin tırmanışa geçtiğini bildirdi. ABD’li General Herbert Carlisle, Guam ve Kaliforniya açıklarında Rus uçaklarının tespit edildiğini söyledi. NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı ABD’li General Philip Breedlove da Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeden, ülkenin doğusundaki karmaşayı tırmandırabileceğini söyledi. Kırım’da gördüklerinin doğu Ukrayna’da da tekrarlandığını iddia eden Breedlove “Konvansiyonel olmayan güçlerle karışıklığı tırmandırıyorlar” dedi.
Öte yandan Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, ABD’yle 1991 yılında imzalanan ve 2010 yılında yenilenen Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması’ndan çekilmeyeceklerini söyledi.
Sovyetler Birliği’ni karalamak suç oldu
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İkinci Dünya Savaşı döneminde Nazi suçlarını yok saymayı ve Sovyetler Birliği’nin rolünü tahrif etmeyi suç sayan bir yasa değişikliğini imzaladı. Yeni yasaya göre bu suçu işleyenler beş yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak.
Pazartesi günü Rusya, Ukrayna’yı “Nazizmi yüceltmekle” suçlamıştı. Ayrıca Rusya’daki batı yanlısı siyasetçiler veya yazarlar, sıklıkla Sovyetler Birliği’nin Nazizme karşı direnişini hedef alıyor. Geçtiğimiz yıl özel Dozhd televizyonunun, İkinci Dünya Savaşı’nda 872 gün boyunca Nazi ordularınca kuşatma altına alınan Leningrad’la ilgili anketi tepki çekmiş ve yayından kaldırılmıştı. Ankette “Leningrad Nazilere teslim edilseydi daha fazla can kurtarılmaz mıydı?” sorusu yöneltilmişti.
Öte yandan Putin, Ukrayna krizini “objektif olarak yansıttıkları” gerekçesiyle 300 gazeteciye madalya verilmesi emrini verdi.
Ukrayna seçimlerine kilitlendiler
Avrupa Birliği, ABD ve Rusya arasında Ukrayna’da 25 Mayıs’ta yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Pazartesi günü Ukraynalı mevkidaşı Andriy Deşçitsya ile görüşen Rusya Dışışleri Bakanı Sergey Lavrov, “Kiev yönetimi halkına karşı orduyu kullanırken, seçimlerden bahsetmek sıradışı” dedi. Bu açıklamanın ardından Kiev de Almanya’nın yeni bir müzakere önerisine “Rusya seçimleri desteklerse” katılacağını duyurdu.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da dün yaptığı açıklamada, “Ukrayna’da seçimler yapılmazsa, kaos çıkabilir ve içsavaş tehlikesi doğabilir” tehdidinde bulundu. Hollande “Seçimlere izin vermek Rusya’nın da çıkarına” dedi. Avrupalı Dışişleri Bakanları’nın Viyana buluşmasından da 25 Mayıs seçimlerine tam destek çıkması bekleniyor.
Kiev yönetimi Ukrayna’nın doğusundaki Rusya yanlılarına yönelik saldırılarını sürdürüyor. Dün İçişleri Bakanlığı Slavyansk’taki operasyonlarda 30 Rusya yanlısı ve dört askerin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Rusya yanlıları Ukrayna ordusuna ait bir helikopteri daha düşürdü.
Kiev, Rusya yanlılarının faal olduğu liman kenti Odessa’ya da ırkçılardan oluşan Ulusal Muhafız birliği gönderdi.
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/rusya-karadenize-yiginak-yapacak-haberi-92074
The New York Times'ın yayın kurulu tarafından kaleme alınan
ve "Bırakın Erdoğan kendi kavgasını kendisi versin" başlığı ile
yayınlanan makalede, ABD'nin Fethullah Gülen'i Türkiye'ye iade etmesi
için yeterli yasal dayanak bulunmadığını savunuldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen arasındaki işbirliğinin süreç içerisinde sert bir iktidar kavgasına dönüştüğü belirtilen başyazıda, "Erdoğan şimdi, Gülen'in iadesini isteyeceği yönünde tehditlerde bulunarak ABD'yi de tartışmanın içine çekmeye çalışıyor. Eğer Erdoğan dediklerini yapar ve resmi bir iade isteğinde bulunursa, yasalara göre Amerikan hükümeti isteği değerlendirmek zorunda. Ancak tehdit şu an, yasanın ve Türkiye'nin ABD ile ittifakının siyasi hesaplar için suiistimal edilmesi yönünde ahmakça ve gülünç bir girişim olarak duruyor" görüşüne yer verildi.
ABD'li uzmanlara göre, olası bir iade talebinin yasal dayanağı olmadığını belirten The New York Times, başyazıda "Çünkü ABD'de kalıcı oturma izni olan ve 1997'den bu yana Pennsylvania'da yaşayan Gülen hakkında hiçbir yasal suçlama ya da dava bulunmuyor. Gülen, laik hükümeti devirmeye yönelik suçlamaların ardından 1990'larda Türkiye'den ayrıldı ve hakkındaki suçlamaları reddetti; bu suçlamalar, Erdoğan iktidara geldiğinde düşürüldü. Fethullah Gülen'in, yargı, polis ve medyada yer alan müritleri aracılığıyla Türkiye'de geniş bir etki alanı var. Ancak bu ilişkileri Erdoğan ve çevresine karşı yolsuzluk soruşturmaları yürütmeleri için yönlendirdiği iddiasını reddediyor" denildi.
ABD'nin, iade isteğine olur demesi içi söz konusu kişinin her iki ülkenin yargı sistemlerince tanınan bir suçla suçlanması ve o kişinin, söz konusu suçu işlediği yönünde sağlam bir kanı oluşması gerektiği belirtilen başyazıda, "Gülen konusunda bu koşullar oluşmuş gibi görünmüyor. Washington Gülen'i tehdit olarak görmüyor; öyle olsaydı ülkede kalmaya devam etmiş olamazdı. Obama yönetimi şimdiye kadar, Türkiye'yle ciddi ve gereksiz yeni gerilimler yaratmaya sahip olan konu hakkında kamuoyu önünde yorum yapmaktan kaçındı. İade yasasını siyasi gerekçelerle kullanmak, yasanın kötüye kullanılması anlamına gelecektir. Erdoğan kendi siyasi kavgalarını kendisi vermeli" görüşüne yer verildi. (DHA)
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/nyt-gulene-arka-cikti-birakin-erdogan-kendi-kavgasini-versin-haberi-91876
Fethullah
Gülen'in ABD'den iadesini istenirse yanıt ne olur? Erdoğan'ın
açıklamaları Gülen'i ABD'de zor duruma düşürecek mi? Milliyet yazarından
çarpıcı iddialar...
Başbakan Erdoğan, ABD'den Fethullah Gülen'in iadesini isteyeceğini açıklarken olası bir iade talebinin nasıl yanıtlanacağı sorusu da çarpıcı yorumlara konu oluyor. Milliyet gazetesinin ABD'yi yakından takip eden isimlerinden olan Aslı Aydıntaşbaş olası bir iade talebinin yol açacağı sonuçları kaleme aldı.
HÜKÜMETİN İADE HAMLESİ TERS TEPECEK!
Aydıntaşbaş, Erdoğan'ın cemaate dönük söyleminin Batı'da hiç bir karşılık bulmadığını vurgularken amaçlanan sonucun aksine Batı'nın gözünde cemaate "zulüm gören azınlık" ünvanı verdiğini yazdı. Erdoğan'ın üslubu sonucu Gülen'in ABD'deki varlığının artık daha sağlam hale geldiğini savunan Milliyet yazarı "ne mevcut ABD kanunları ne de Kongre, Obama veya daha sonraki yönetimlerin Fethullah Gülen’i sınır dışı etmesine izin vermez. Erdoğan yüklendiği sürece Gülen’in yeri sağlamdır.” diye yazdı. Aydıntaşbaş, iade talebinin Gülen'i ABD'nin gözünde Dalai Lama ya da Çin Komünist Partisi’nin yıllardır mücadele ettiği Falun Gong tarikatının lideri Li Hongzhi statüsüne taşıyabileceğini iddia etti.
İşte Ayrıntaşbaş'ın yazısındaki ilgili bölüm:
ABD GÜLEN CEMAATİNE NASIL BAKIYOR?
Konuyu bana aktaran ve Türk-Amerikan ilişkilerini yakından takip eden bir isim, Erdoğan, Abdullah Gül ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in art arda Fethullah Gülen konusunu gündeme getirmesini ”Farkında olmadan Fethullah Gülen’in reklamını yapıyorlar” diye yorumladı.
Çok doğru. Muhtemelen Boehner Washington’a gider gitmez Fethullah Gülen’in kim olduğunu sorup soruşturmuş, cevap olarak da ”Batılı eğitim tarzını savunan, Türkiye’de çok sayıda takipçisi olan ve Amerika’da da 100’den fazla okulu olan ılımlı Müslüman lider” gibisinden bir yanıt almıştır. Çünkü Amerikalılar açısından olayın en basite indirgenmiş hali budur.
Amerikalılar karmaşık denklemleri sevmezler. Bir defasında bir Kongre üyesine sorduğumda Gülen hareketini heyecanla ”Ben onlara Anti-Molla Müslümanlar diyorum” diye tanımlamıştı. Terörle ilişkisi var mı? Hayır. Silahlı mücadeleyi savunuyor mu? Hayır. Batı karşıtı mı? Hayır. Güçlü mü? Evet. Peki demokrasiden yana mı? Evet.
ANKARA'NIN TALEBİNİN WASHİNGTON'DA YANKI BULMASI MÜMKÜN DEĞİL
Hal böyleyken Ankara’nın Fethullah Gülen aleyhine başlattığı hukuki süreç ve iade talebinin Washington’da yankı bulması, mümkün değildir.
Peki ya Ankara Fethullah Gülen aleyhine “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlamasıyla bir örgüt davası açar, bunu resmi kanallardan ABD Adalet Bakanlığı’na iletirse? Durum yine değişmez.
CEMAAT BATI GÖZÜNDE "ZULÜM GÖREN AZINLIK"
Hükümetin Gülen’i ”suçlu” ilan etmesi, tüm dünyanın bunu kabul edeceği anlamına gelmez.
Hatta tam tersine, Erdoğan’ın 17 Aralık sonrası Fethullah Gülen cemaatine yönelik başlattığı sert kampanya ve bürokrasideki tasfiye dalgası, Batı nezdinde bu hareketin ”persecuted minority” (zulüm gören azınlık) statüsü kazanmasına neden olacaktır.
ABD DİNİ VE SİYASİ ÖZGÜRLÜKLERDE HASSASTIR
”Amerika’yı az çok tanıyanlar, bu ülkenin Avrupa’daki siyasi baskılardan kaçan dindarlar ve din adamları tarafından kurulduğunu bilir. Bu yüzden de dini ve siyasi özgürlükler konusunda hassastır Amerikan siyaseti.
ERDOĞAN'IN ÜSLUBU GÜLEN'İN ABD'DEKİ YERİNİ SAĞLAMLAŞTIRDI!
Erdoğan’ın Gülen’e yönelik üslubu ve başlattığı adli süreç, bırakın Hoca’nın ABD’deki varlığını zora sokmayı, tam tersine sağlamlaştırmıştır. Erdoğan’ın meydanlarda cemaate yönelik tehditkâr üslubu ve cemaatin liderinin iadesini istemesi, Gülen’i Amerikalıların gözünde otomatik olarak Dalai Lama ya da Çin Komünist Partisi’nin yıllardır mücadele ettiği Falun Gong tarikatının lideri Li Hongzhi statüsünde uluslararası bir mağdura dönüştürme potansiyelini taşıyor. Böyle bir taarruz karşısında ne mevcut ABD kanunları ne de Kongre, Obama veya daha sonraki yönetimlerin Fethullah Gülen’i sınır dışı etmesine izin vermez. Erdoğan yüklendiği sürece Gülen’in yeri sağlamdır.”