Esad: Kriz sonrası ilişkilerimiz daha iyi olacak
Beşşar Esad: Suriye halkına
kardeşlikten bahseden ve görünüşte İsrail’e karşı Filistin halkının yanında yer
alan bir insan nasıl on binlerce Suriyeliyi öldüren teröristleri destekleyen
birine dönüşür? Bu gösterir ki, Erdoğan düzgün biri değil. Ancak Türk halkının
bilmesi gereken önemli nokta, Erdoğan'ın bağnaz olmasıdır. İnsan kapalı
ideoloji ve taassuba yönelince kişilik sorunları yaşayan birine dönüşür.
ŞAM (Ömer Ödemiş)- Suriye Devlet
Başkanı Beşar Esad ile Şam'da gerçekleştirdiğimiz röportajın dördüncü ve son
bölümünü yayınlıyoruz. Bu bölümde sayın Esad'ın Türkiye-Suriye ilişkilerinin
geleceğine yönelik öngörülerini, Başbakan Tayyip Erdoğan'la ilişkilerini ve
Türkiye'de 'Haziran Direnişi'nin Suriye'den nasıl algılandığını ayrıca Esad
Ailesi’nin çatışmalardan ne şekilde etkilendiğini konuştuk.
Suriye'de çatışmalar başladıktan
sonra selefi terör örgütleri Türkiye'de Adana, Mersin, Hatay gibi Alevilerin
yoğun olduğu yerlere yerleşti. Bölgede büyük tedirginlik yaşanıyor. Bu savaşın
bölgeyi kapsayacağına dair endişeniz var mı?
Esad:
Suriye’de mezhepsel söylem
üzerinden olaylar büyütülmeye çalışıldı. Çünkü mezhepsel söylemlerin toplumu
parçalayacağı ve savaşı alevlendireceği hesaplanıyordu. Ancak bu başarılı
olamadı. Çünkü Suriye halkının sosyal yapısı tarih boyunca mezhepçi olmadı. Bu
kez terör örgütleri bütün mezheplerden insanları öldürmeye başladı. Türk, Arap
ve Batı medyasında yer aldığı gibi, teröristlerin cinayetlerini herkes gördü. Bu
nedenle meselenin mezhepsel olduğuna inanmıyorum. Türkiye’ye komşu olduğumuz
için gelişmeleri ayrıntılarıyla takip ediyoruz. Başınıza sarılan bu bela
sonucunda teröristler her Türkü öldürecekler, ayrım yapmadan. Belli mezhepleri
gözetmeden. Sorun Erdoğan'ın kullandığı mezhepçi söylem. Dünyada bu mezhep
mantığı ile konuşan başka bir başbakan olduğunu duymadım. Her yönetici ülke
bütünlüğü mantığı ile konuşur. İlk defa ben bir yöneticinin halka hitap ederken
inanç ve mezhep ayrımı yaptığını gördüm. Günümüzde Türkiye’deki asıl tehlike
budur. Gerçekten de Erdoğan Suriye’deki bu radikalleri destekliyor ve ikincisi,
bu Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecektir. Erdoğan’ın bizzat
yarattığı tehlike bu çetelerin yarattığı tehlikeden çok daha beterdir. Bizi
Türkiye için endişelendiren budur.
“Sürpriz değil, çünkü İhvan’a
yakın bir hükümet” diyorsunuz. Ancak siz Erdoğan'la çok samimi görünüyordunuz.
Aileler olarak da çok yakındınız ve size “kardeşim Esad” diye hitap ediyordu.
Aranızdaki ortak noktalar nelerdi?
Esad:
Bu doğru. Resmi ilişkinin kişisel
ilişkiden önemli olduğunu anlattım. Ancak biz doğuluyuz. Ve kişisel
ilişkilerden etkileniriz. Yani iki devletin çıkarları için kişisel ilişkilerden
faydalanırız. Ancak sorunuz olayın ahlaki ve insanı boyutunu da gündeme getiriyor.
Örneğin bir insan 'kardeş'likten düşmana nasıl dönüşür? Suriye halkına
kardeşlikten bahseden ve görünüşte İsrail’e karşı Filistin halkının yanında yer
alan bir insan nasıl on binlerce Suriyeliyi öldüren teröristleri destekleyen
birine dönüşür? Bu gösterir ki, Erdoğan düzgün biri değil. Ancak Türk halkının
bilmesi gereken önemli nokta Erdoğan'ın bağnaz olmasıdır. İnsan kapalı ideoloji
ve taassuba yönelince kişilik sorunları yaşayan birine dönüşür. Normalde resmi
ilişkilerde bunun üzerinde durmam. Ancak eğer Türk halkı şahsi kanaatimizi
merak ediyorsa deriz ki: Erdoğan en düşük seviyede bir ahlaki değerlere bile
sahip değil. Çünkü az bir ahlaka sahip olsaydı, birisi ile siyasi anlaşmazlığa
düştüğünde ondan uzaklaşmak ile yetinebilirdi. Ve sorunu şahsi çerçevede
tutardı. Oysa bu durumda Suriye halkının suçu ne? İnanıyorum ki Erdoğan’da hem
kişisel sorunlar hem de İhvan ideolojisinden kaynaklanan sorunların bir
karışımı var..
Türkiye-Suriye ilişkileri eski
şekline dönebilir mi? İlişkilerin iyileşebilmesi için AKP'nin iktidarı
kaybetmesi mi gerekir, yoksa AKP iktidarıyla da ilişkiler yeniden düzelebilir
mi?
Esad:
Suriye-Türkiye ilişkileri AKP ile
değil geçmiş Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer zamanında başladı. Sezer'in
Haziran 2000 tarihli Şam ziyareti ile birlikte ilişkimizi geliştirmeye çalıştık
her alanda. AKP Türkiye'nin tümünü temsil etmiyor. İlişkimiz halklar arası
ilişkidir. Devletlerin etkisinden uzak ilişkiler amaçladık. Kimse Türkiye ve
Suriye'de hangi partinin iktidara geleceğini, hangisinin gideceğini bilemez.
Yaptığımız, halkların ilişkisi açısından tarihi bir şeydi. AKP, Türk halkını
Suriye halkından uzaklaştırmayı başaramayacak. Türk halkı Suriye'de ne olduğunu
anlayınca ilişkiler kriz öncesinden çok daha güçlü hale gelecektir. AKP'nin olması
ya da olmaması Türk halkının kararıdır. Çünkü biz Türk halkının tecrübelerine
saygılıyız ve müdahale etmeye çalışmayız.
Suriye'de cezaevlerinde kaç
gazeteci var, kaç öğrenci ya da akademisyen var. Kaç idam kararının altına imza
attınız? Siz diktatör müsünüz?
Esad:
Siz Türkiye’de yaşıyorsunuz. Biz
şimdi kendimizi Erdoğan Türkiye'si ile karşılaştırmak istersek bunu yapamayız.
Bildiğiniz gibi uluslararası bir örgütün basın özgürlüğü konusunda yaptığı
değerlendirmeye göre, şu anda Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi.
Bu durum, Suriye’de ne bugün var ne de geçmişte vardı. Bizde gazeteciler
suikastlarla öldürülmüyor. Basında siyasi görüşlerinden dolayı hüküm giymiş hiç
kimse yok.1980 yılı kanununa göre masumları katlettikleri için Suriye’de idam hükmü
yemiş Müslüman Kardeşler üyeleri için bile bu kanun uygulanmamaktadır.
Suriye’de sürekli hükümete saldıran ve özgürce eleştiren bir muhalefet var.
Suriye’de bizim açık kanunlarımız var. Cezaevine girenler, bu kanunları
delenlerdir. Muhalefet açık bir şekilde mevcuttur. Onlara gidebilir, onlarla
karşılaşabilir ve açıklamak isteyenlerden görüş alabilirsiniz.
Gezi eylemlerini takip ettiniz
mi? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esad:
Evet, dikkatle izledik. Bize göre
bu, Türkiye halkının AKP Hükümeti’nin politikalarını reddetmesinin ve
yalanlarını kabul etmemesinin göstergesiydi. Elbette direnişlerde Suriye ile
ilgili bir boyut da vardı. Ama bu ayaklanmanın sadece Suriye’de olanlarla
ilgisinin olduğunu söyleyemeyiz. Bunun sadece park veya bu parkı düzenleme planı
ile alakalı bir iç mesele olduğunu da söyleyemeyiz. Bu iki konunun
harmanlanmasıydı ve çok açıktı. Bize göre, olanlar her şey Türk halkının
baskıya, bireysel özgürlüklerinin kısıtlanmasına tepkisinin dışa vuruşu ile
ilgiliydi.
Tekrar aday olacak mısınız?
Esad:
Önümüzdeki dönemde eğer Suriye
halkının benim devlet başkanı olmamı istediğini hissedersem aday olacağım. Eğer
halk hayır derse, aday olmayacağım. Bu konuda bir sıkıntı kalmayacaktır. Ancak
biz şu an onuncu aydayız. İnanıyorum ki bundan belki de dört veya beş ay sonra
benim için resim daha net olacaktır. Ama bugün özellikle durumların süratle
değişmesiyle birlikte bu noktada net bir yanıt vermem zor. Durum halkın istemi
yönünde gelişecek ve halk ne derse ben onu yapacağım.
Kardeşiniz Mahir Esad yaşıyor mu?
Esad:
Kriz süresince ailemizle ilgili
yayımlanan tüm söylentiler yalanlardan ibaret ve esası yok. Diyoruz ki biz
hepimiz Suriye'deyiz ve hiç bir yere gitmedik. Belki de Türkiye’de bu değimin
aynısı vardır ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz'. Ancak ortada ateşsiz bir
duman var. Evet, kardeşim, işinin başında ve sağlığı yerinde.
Suriye zor bir durumdan geçiyor.
Rahat uyuyabiliyor musunuz? Ailenizle ilişkiniz nasıl? Yaşananlardan eşiniz ve
çocuklarınız nasıl etkileniyor? Türkiye halkı Beşar Esad hakkında daha çok bilgi
sahibi olmak istiyor. Sadece başkan olarak değil, insan olarak...
Esad:
Suriye’deki kriz tüm aileleri
etkiledi. Evleri, aileleri, kişileri....Tüm ailelerde sevdiğimiz kişileri,
akrabaları ve komşuları kaybettik. Fakirliğin artmasıyla yaşam biçimi etkilendi.
Psikolojimizi etkiledi. Suriye’de krizden etkilenmeyen tek bir ev yoktur.
Bugün, herhangi bir evde sevinç hali görmek çok zor. Çünkü Suriye’de mutluluğa
yer yok. Biz de aile olarak, tüm bu olanlardan etkileniyoruz. Teröristler her
gün sivillerin yaşadığı mahallelere havan topu atıyor. Suriye’de patlama ve
suikastların olması da insanları etkiledi ve toplumsal ilişkilerin yürütülmesi
zorlaştı. Ancak değiştirmemeye çalıştığımız şey, Suriye’deki her ailemiz için,
önce işimiz, sonra aile ilişkilerimizin kendisi. Belki de şartlar bu ailelerin
fertleri arasındaki ilişkiyi öncesine göre daha çok yakınlaştırıp, diyaloğu
arttırmıştır. Bu olaylar tüm babalar ve annelerin çocuklarını Suriye’ye dış
müdahalenin kapılarını açan krizin sebep olduğu 'salgın' tehlikelerden korumayı
ve çocuklarıyla olan ilişkilerine yoğunlaşmalarını sağlamıştır.
Türkiye halkına mesajınız nedir?
Onlara ne söylemek istersiniz?
Esad:
Öncelikle sizin aracılığınızla
Türkiye halkını selamlamak ve büyük halk bilincini takdir etmek istiyorum.
Sadece tutumu için değil, her ne kadar bu tutumu bölgenin tarihini değiştirmeye
doğru yönelse de. Yüzlerce yıl önce yabancılara izin verdiğimizde, halklar
olarak bizi etkilediler. Kendimizi 80 yıldan fazla bir süre işgal altında
bulduk. 13 yıl önce Sayın Sezer’in Suriye’ye ziyareti tarihi bir olaydı. Suriye
ve Türkiye olarak hükümetlerin ne olduğuna bakmaksızın bu hattı
süreklileştirmemiz gerektiğini anladık. Tarihi inşa etme görevimiz olsa,
yabancı devletlerin bize müdahalesine izin vermeyiz. İşgalcilerin bu ilişkileri
bozmalarına izin vermemeliyiz. Diğer yönden Türkiye’deki gazetecileri
selamlamak istiyorum, Suriye’de yaşaşanlarla ilgili cesaretle konuşan tüm medya
çalışanlarını. Özellikle Erdoğan’ın hiç durmayan baskıları ve tehditleri
karşısında susmayan siz gazetecileri selamlıyorum. Ben biliyorum, siz de
biliyorsunuz ki, oradaki gazetecilerin bazıları Suriye’ye gelmek isterlerdi.
Ama tehdit edildiler ve engellendiler. Bazıları da hapishanelerde veya farklı
şekillerle bedel ödüyor. Türkiye’deki partilerin, Erdoğan’ın tüm maddi gücüne
ve aldığı dış desteğe rağmen 2,5 senedir Suriye konusundaki tavrı net ve cesur
olan öncelikle CHP’nin, önemini vurgulamak istiyorum. Onların hepsi Türkiye
halkını temsil ediyor. Bundan dolayı ben Türkiye–Suriye ilişkilerinin
geleceğinden umutluyum. Türk halkı kalıcı; Erdoğan, Davutoğlu ve benzerleri
geçicidir. Tarih onları kara bir leke olarak anacaktır. Onlar, bu bölgede akan
kanın sorumlularıdırlar. Onlar Türkiye ve Suriye’nin çıkarlarına karşı, kendi
çıkarları uğruna, büyük güçlerin, özellikle de ABD’nin oyuncağı olmak
istiyorlar. Sizinle birlikte, durumu bu şekilde görürsek, sanırım, Suriye ve
Türkiye kendi elleriyle, kendilerinin ve bölgenin geleceğini inşa etme güç ve
becerisine sahiptir.
Cumhurbaşkanı Beşar Esad kimliğinden
sıyrıldığınızda kendinizi nasıl tanımlarsınız? Liberal, devrimci, solcu,
sosyalist ya da ulusalcı...
Esad:
Ülkenin çıkarlarına uygun olmayan
herhangi bir siyasi yönelimini veya ideolojinin hiçbir anlamı yoktur. Düşünsel
bağlılık ve pratik arasında bir bağ gerekiyor. Bu gerçek değişkendir.
Çıkarların eleştirisi bu somut gerçeği değiştirir mi? Devrimci mi? İnsanların
devrime farklı bir şekilde bakması için, kökten değişimden yanayım. Geçmişten
kopmamamız koşulu ile köklü değişimi tercih ederim. Ülkeyi yok etmemek koşulu
ile köklü değişimi tercih ederim, yani köklü değişim yaptığımızı
söyleyebilirim. Köklü değişim aniden olmaz, çeşitli aşamalardan geçer. Ben
daima evrimlerden yanayım, çünkü aşamalar sana yapmak istediğini yapmak için
fırsat verir ve değişim güç kazanır. Bu tanımları bir yana bırakırsak ben
akılcı ve gerçekçiyim.
İZLENİM
ESAD RÖPORTAJINDA EMEK VE ÖZVERİ
VARDI
Suriye’ye ilk kez 1982 kış
aylarında gitmiştim. 12 Eylül faşizminin Türkiye’de devrimci, demokrat, aydın,
ilerici tüm insanlara acımazsızca saldırdığı, katlettiği, işkence tezgâhlarında
eziyet çektirdiği, idam sehpalarının art arda kurulduğu bir süreçte Suriye
halkı bizlere ve bana kapı aralamıştı. Devrimcileri, solcuları, sosyalistleri
orta yerde bırakmamıştı.
Yıllar sonra Suriye halkı gerici
terör saldırılarına maruz kaldığında, gazeteci olarak tekrar geldim. En ücra
sokaklarına kadar bildiğim Suriye kentlerinde dolaştım. İnsanlarla ve devlet
görevlileriyle defalarca konuştum. Hiçbir gazetecinin adım atmaya cesaret dahi
edemediği dönemlerde bu ülkeye geldim. Çok cesaretli olduğumdan değil, Suriye
halkına güvendiğim için hiç tereddüt etmedim. Yaklaşık iki yıllık süreçte
250’nin üzerinde Suriye ile ilgili haber yaptım. Medya yalanlarını, Suriye
halkına kurulan uluslararası tezgâhları anlatmaya çalıştım.
Yalan üzerine kurulmuş bir medya
savaşı yaşanıyordu. Pervasızca uydurulan yalanlarla bir halk rencide ediliyor,
gerici emperyalistlere karşı direnişi, şeref yoksunu masalara servis
ediliyordu. Yaptığım haberlerin önemli bir bölümünü yalanları ortaya çıkararak
yazmak durumunda kaldım. Tüm ilişkilerimi, bağlantılarımı ve gazetecilik
önsezilerimi kullanarak Suriye gerçeği konusunda Türkiye halkına doğruları
anlatmaya çalıştım.
Her Suriye’ye gidişim de elimden
geldiği kadar yanımda Türkiyeli, duyarlı gazetecileri götürerek, halkın yaşanan
gerçekleri görmelerini ve paylaşmalarını sağlamaya gayret ettim. Pek çok
gazeteci Suriye’ye ilk kez benimle gitti. Suriye'de yaşanılanları olanca
çıplaklığıyla görmelerine ve vicdanlarının sesini dinleyerek tanıklık
etmelerine olanak sundum. Başarılı olduğumu da düşünüyorum. Pek çok gazeteci
Arapça “refik” kavramının Türkçe “yoldaş” anlamına geldiğini ilk kez benimle
birlikte geldiği Suriye ziyareti sırasında öğrendi.
Bu süreçte Suriye'de pek çok
yetkili ile röportaj yaptım. Bakanların hemen hepsi ile görüşme ve konuşma
fırsatı edindim. Devlet Başkanı Beşar Esad ile birkaç kez programlanmasına
rağmen değişik nedenlerden dolayı röportaj yapamamış, ancak röportaj talebimi
belirli aralıklarla iletip, ısrarımı korumuştum. Dünya ve Türkiye konjonktürüne
denk düşen bir süreçte yapmak benim için ve önemliydi.
Kimyasal silah yalanının ardından
ABD ve Türkiye’nin Şam’ı vurma tehditleri yükselince bu talebimi yineledim. Bu
kez zamanlama denk düşmüş, Suriyeli yetkililer tamam demişlerdi. Yanıma bir TV
kanalı da alabileceğimi de bildirmişlerdi.
Halk TV aklıma ilk gelen oldu.
Röportaj süreci böyle başladı ve gelişti. Tarihe not düşmek adına bu
gelişmelerin yazılması gerektiğini düşünüyorum.
Suriye Devlet Başkanı Beşar
Esad’ın geniş zaman ayırdığı ve önem verdiği; Suriye ve Türkiye’ye ilişkin pek
çok sorunun yanıt bulduğu güzel bir söyleşi oldu. Tüm dünyada yankı bulan
söyleşinin sorularını da özenle seçip, hedeflediğimiz tüm bilgilere ulaşmaya ve
kamuoyuna ulaştırmaya çalıştık. Emek, özveri ve ahlak yine sonuç almış ve Esad
röportajı gerçekleşmişti.
Suriye ilgili yalan söylemeye,
fitne yaymaya yeltenen herkes bir kez daha düşünmeli, meydanın boş olmadığını,
gerçeğin peşinde olan gazetecilerin hâlâ var olduğunu akıllarından
çıkarmamalıdır.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/esad-kriz-sonrasi-iliskilerimiz-daha-iyi-olacak-h42836.htmlhttp://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/esad-kriz-sonrasi-iliskilerimiz-daha-iyi-olacak-h42836.html
0 comments
Write Down Your Responses