'Kürtler devletin yanında oldu'
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad
ile Ömer Ödemiş'in Şam'da başkanlık sarayında gerçekleşen röportajın 3.
bölümünde Esad önemli konulara açıklık getirdi.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad
ile Ömer Ödemiş'in Şam'da başkanlık sarayında gerçekleşen röportajın 3.
bölümünde Esad önemli konulara açıklık getirdi.
Kimyasal silahlarınızI Birleşmiş
Milletler’e teslim etmeniz Cenevre sürecini hızlandıracak mı? Ayrıca bu
bağlamda olumlu bir rolü olacak mıdır?
Esad: Ben konu ile Cenevre
Konferansı arasında bir bağlantı görmüyorum. Fakat şayet Amerikalılar, Rusya
ile aralarında sağlanan anlaşmayı ifade eden Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi’nin kararını Cenevre II yönünde bir adım olarak görüyor, ya da Cenevre
II’ye ulaşmak için siyasi bir gerekçe olarak kullanacaklarsa durum farklıdır.
Ama pratikte iki konu arasında bir bağlantı yoktur. Kimyasal silah konusu,
Cenevre II konusundan farklıdır. Cenevre II, Suriye'nin kendi iç siyasi
süreciyle bağlantılıdır. Diğer yandan da komşu devletler tarafından
teröristlerin akışına ilaveten para ve silahlarla desteklenmelerinin
kesilmesiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla pratik olarak iki konu arasında direkt
bağlantı yoktur.
Önemli demokratik adımlar
attığınızı biliyoruz. Fakat geriye baktığımızda; daha önce çok partili sisteme
geçmemeniz, demokratik anlamda reformlar yapmamanızdan dolayı pişman oldunuz
mu? Yada hiç özeleştiri yapıyor musunuz?
Esad: Bizler krizin başından beri
politikamızı birden fazla eksen üzerine yapılandırdık. Birincisi; belirli
reform talepleri olduğunda, bu taleplerden rahatsız olsak bile reformları
sürdürmeye karar verdik. Çünkü biliyorduk ki o günlerde reform talep edenler,
bu taleplerini kaos yaratmak için bahane olarak kullandılar. Birçok politik
akımın üzerinde uzlaşma sağladığı siyasi reformları sürdürme kararı aldık.
Bundan daha önemlisi de; reformlar anayasa aracılığı ile yasalaştırıldı.
Anayasa da halkın referandumuyla kabul edildi. Dolayısıyla sorun hükümet ya da
cumhurbaşkanı sorunu değildir. ortada ulusal bir sorun var.
İkincisi; teröre gelince;
anayasada devletin görevi halkı korumak ve teröre karşı savaşmaktır. Baştan
beri Suriye halkını savunma ve terörle mücadele etme kararı aldık. Bu kararın
yanlış olduğunu kim söyleyebilir? Bize göre Suriye'de politikalar başından beri
net ve açıktı. Fakat ayrıntılara gelince, tabi ki her zaman ayrıntılarda bazı
yanlışlar olabilir. Bu da gayet doğaldır. Sonuçlar olmaksızın hataları
değerlendirmen mümkün değildir. Kriz son bulmadan önce de sonuçları objektif
bir şekilde değerlendirmek de imkansız. Özellikle de yaşananların büyük bir
kısmının dış faktörlere olduğunu hatırlasak. Krizin başlangıcında daha fazla
olmak üzere, iç faktörüler de etkiliydi. Fakat günümüzde pratik olarak
Suriye'de yaşananların büyük bir kısmı dış nedenlerden dolayı. Dolaysıyla Dış
faktörlere dayalı olarak iç hataları nasıl değerlendirmek mantıklı değil.
Dolayısıyla bu konuyu Allah'ın izniyle kriz bittikten sonra çok daha sağlıklı
değerlendirebiliriz.
Dünyanın dört bir yanından
yurdunuza savaşmak için gelen silahlı İslamcı teröristlerin hedefleri ne?
Sadece Baas rejimini düşürmek mi?
Esad:Hayır. Baas, onlar için
önemli değil. Onlar, kendilerine benzemeyen her insandan kurtulmak istiyor.
Bunlar, karanlık ve İslama düşman bir ideolojiye sahipler. Onlar radikal
olmayan, ya da öldürmeyen, kafa kesmeyen ve ölüleri parçalamayan ve genel olarak
şiddet içermeyen herhangi bir ideolojiye inananları Müslüman olarak
görmüyorlar. Dolayısıyla kurmak istedikleri devlet, evet dediğin gibi kendi
kavramlarıyla İslam devletidir. Ama tabii ki ne bu devletin ne de onların
ideolojilerinin İslam ile hiçbir ilgileri yoktur. 80’den fazla ülkeden ve
dünyanın muhtelif yanlarından cihat için, sözünü ettikleri devleti kurmak için
geliyorlar. Gerektiğinde de tüm Suriye halkını en kanlı ve vahşi bir şekilde
öldürebilirler.
Baas Partisi 40 yıldır bu devleti
yönetiyor. Son gelişmeleri ışığında; Baas Partisinin çağın gelişmeleriyle
uyuşmadığını ve halkın ideallerinden uzak kaldığına inanıyor musunuz?
Esad:Elbette her devletin
gelişime ihtiyacı vardır. Her partinin de. Bir parti uzun bir süre devleti
yönetirse, bu partinin diğer partilerden daha fazla gelişim ve yenilenme
ihtiyacı olur. Biz bunu 2005 yılında partinin genel kongresinde tartıştık.
Özellikle siyasi alanlarda gelişme ve kalkınma içinde net bir plan belirledik.
Kalkınma süreci karmaşık bir süreçtir. Sizler Türkiye’de demokratik açılıma
başladınız ve yanılmıyorsam ilk serbest partiler 1950 yılında kuruldu. Yani
yaklaşık altmış yıl önce. Sanıyorum Türkiye'deki demokrasinin ileriye doğru
adım atması gerekiyor. Öyle ki en azından 3 nesilden söz ediyoruz. Bizler Suriye'de
bu açılım politikasını sadece on yıl önce başlattık. Kalkınma ve gelişmeye
gerekli zamanı vermek gerekiyor. Özellikle de kalkınma; sırf kanunlardan yada
anayasadan ibaret değildir. Kalkınma her vatandaşın hakkını gözeten sosyal bir
süreçtir. Özelikle Türkiye ve Suriye gibi bir çok mezhep, ırk ve din içeren
devletlerde gelişim, oldukça karmaşık bir süreç olup insanların birbirlerini
kabullenmelerine dayanmaktadır.
REFORMLARI DIŞ FAKTÖR YAVAŞLATTI
Aynı zamanda bu süreç içinde
ilerlediğimiz zamanda Suriye'de reformları etkileyen dış faktörler oldu. 2000
yılının sonlarında reform sürecinin Suriye'de başlamasıyla Filistin'de intifada
başladı. Ardından 11 Eylül olayları oldu. Afganistan ve Irak savaşları oldu.
Lübnan'da kaos başladı. 2006 yılında İsrail Lübnan'a, ardından da Gazze’ye
saldırdı. Başka bir deyişle peş peşe yaşanan bu olaylar Suriye'nin her daim dış
baskıların altında kalmasına yol açtı. Aynı süre içinde özellikle Kaide Örgütü
tarafından olmak üzere sınırlar üzerinden radikal İslamcı ideolojinin saldırısı
mevcuttu.
Sonuç olarak biz reform sürecinde
ilerlerken, yurtiçi ve yurtdışında ters yönde ilerleyen başka güçler mevcuttu.
Dolayısıyla bu sürecin tamamlanması kolay bir konu değil. Hiç şüphesiz
reformların yapılmasında olacak herhangi bir gecikmenin sorumluluğunu devlet
üstlenmelidir. Fakat reformların hızına ilişkin sorumluluk ise halk, devlet ve
kurumlarıyla tüm ulusa düşmektedir.
Hizbullah’ın Suriye’deki varlığı
ve çatışmalara katılması başlığı çok konuşuluyor. Hizbullah çatışmalara ne oranda
katılıyor? Suriye’deki varlığı ne durumda?
Esad:Varsayalım ki bütün
Hizbullah Suriye’ye gelmek istedi. Hizbullah’ın Lübnan’a göre büyüklüğü nedir?
Lübnan’ın Suriye’ye göre büyüklüğü nedir? Size bir oran vereyim: Sadece
Humus’un yüz ölçümü Lübnan’ın iki katı büyüklüğündedir. Hizbullah’ın Suriye’de
bulunması size mantıklı geliyor mu? Bu olamaz, onlar ve biz istesek bile. Humus
tarafında Lübnan topraklarında varlar. Teröristler kendilerine Lübnan
topraklarında saldırıyor. Füze attılar, bombaladılar ve suikastler yaptılar.
Hizbullah’ın bu duruma cevap
vermesi kaçınılmazdı. Suriye ile Hizbullah arasında bu bölgede teröristlerin
bitirilmesi amacı ile işbirliği oldu ve başarılı olduk. Ama aramızdaki askeri
ilişki ya da zaman zaman İran ile var olduğu söylenen ilişkiler yeni değil,
onlar daima bize gelir biz onlara gideriz, yardımlaşırız, tecrübe paylaşırız.
Bu doğaldır. Çünkü bizim için tek düşman var: İsrail. Hem Suriye topraklarını
işgal etmiş hem de Lübnan’a saldırıyor. Aramızda yardımlaşma olması doğaldır. Hizbullah’ın
Suriye’deki varlığının aslı budur. Evet Suriye’de mevcuttu ancak kendini
korumak için sınıra yakın belirli bir bölgede. Çünkü sınırın diğer tarafında
biz vardık Suriye halkını korumak için. İşin garip tarafı Hizbullah'ın bize
desteğinden söz edenler, her nedense onlarca ülkenin on binlerce yabancı
teröristi silahlandırıp Suriye'ye sokmasını görmüyor.
Türkiye’de dikkatle takip edilen
bir Kürt meselesi var. Kürt Ulusal Birlik Partisi'nin Suriye’nin kuzeyindeki
durumu ve devam eden çatışmalar ile ilgili duruşu nedir? Eğer öyle ise tüm
Kürtler bu savaşa katıldı mı yoksa sadece bir kısmı mı katıldı? Bize bu konuda
bilgi verebilir misiniz?
Esad:Komşu ve Batılı devletler
tarafından desteklenen teröristlerin Suriye’ye yoğun saldırısından dolayı halk
tarafından da bir mücadelenin yapılması kaçınılmazdı. Yani sadece ordu ve polis
yeterli olmazdı. Özellikle Silahlı Kuvvetler’in olmayabileceği bu uzak
bölgelerde Suriye halkından köylerin ve şehirlerin, yerleşim merkezlerinin
savunması için birlikler oluşturuldu. Kürtlere gelince, onlar da her Suriyeli
gibi kendilerini savunuyorlar. Özellikle en baştan beri vatan ve devletin
yanında yer alarak güçlü bir duruş sergilediler. İnanıyorum ki bu bölgelerdeki
Kürtlerin çoğu görevlerini yerine getiriyorlar. Bu nedenle olanları tek bir
partiye bağlamak doğru değil. Olay bir partiden daha fazlasını kapsıyor. Yani
Kürtler halk olarak bir duruş sergiliyor. Tıpkı toplumun diğer kesimlerinde
olduğu gibi. Ancak şimdi bu teröristlere karşı mücadelemizde her oluşumu
destekleriz. Kürtler de dahil. Vatanı koruyan herkesi destekleriz. Parti ve
oluşumları ile birlikte.
Sorun ne şekilde çözülürse
çözülsün Kürtlerin Suriye’deki durumu ne olacak? El kaide’ye karşı savaşları
karşılığında Kürtlere federasyon veya özerklik sözü verdiniz mi?
Esad:Şüphe yok ki kimi kesimlerle
bazı Kürtler arasında 2004’te Suriye’nin kuzeydoğusunda olan olaylardan dolayı
bir güvensizlik vardı. Ancak inanıyorum ki bu kriz Kürtlerin vatanseverliğini
ortaya koymuştur. İleride hangi yönetim olursa olsun herkes bu dönemi
hatırlayacaktır. Bu bir başkan veya hükümetin görüşü olmamalı. Suriyeliler
masaya oturmalı ve Suriye'nin geleceğinin nasıl olacağına karar vermeli.
Federasyon ya da konfederasyon ile ilgili söylenenler, başkanlık sistemi,
parlamenter sistem veya hangi rejim olursa olsun şüphe yok ki halkın oylayacağı
bir anayasaya göre olmalıdır.
Bu konular şu anda gündemde
değil. Herkes şu anda vatan savunmasında. Eğer teröristleri alt edemezsek bu
sözlerin hiçbir anlamı yok. Suriye’deki bütün siyasi, etnik, dinsel ve diğer
grupların da ortak görüşü budur. Daha sonra bu konunun ayrıntılarına
girebiliriz ancak hepsi Suriye halkının genel görüşüne bağlı olmalıdır. Ve ben
şu anda Suriye halkının bu meseleye nasıl baktığını söyleyemem. Çünkü bu
konuları kendi aramızda konuşmuyoruz.
ÖMER ÖDEMİŞ'İN SURİYE İZLENİMLERİ
Saldırılar Beşar Esad’ı lider
yapmış
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad
ile başkanlık sarayının basın için düzenlenmiş bir bölümün de görüştük.
Röportaj öncesinde kısa bir sohbet fırsatımız oldu. Nereli olduğumuzu, Suriye
ile ilişkimizi ve bunlara benzer kimi özel sorular sordu. Röportaj öncesi
ısınmak, yakınlaşmak ve her şeyden önemlisi karşılıklı gerginliklerimizi
üzerimizden atmak açısından yararlı oldu.
İstediğimiz her soruyu sormamızı
istedi. Getirdiğim selamları ileterek özel hediyeler verdim. Bir hediyem vardı
ki onu çok duygulandırdı. Gözlerine baktığımda bunu hissettim. Bana birkaç kez
teşekkür etti. Benim sınırlı ve aksak olan Arapçamla ilgilendi. Gülümsedi her
cümlemde. Anladığımı ama pek konuşamadığımı söyledim.
TERÖR TÜRKİYE İÇİN DE TEHDİT
Türkiye’ye ilişkin sorularımıza
yanıt verirken cümlelerini özenle seçiyordu. 'İki ayrı Türkiye' diye ayırarak
yanıtlıyordu sorularımızı. Başbakan Erdoğan’ın Suriye’ye karşı tutumu ile Türk
halkının tutumunu her fırsatta ayırıyordu. Türkiye halkının Suriye halkına
karşı bir tutumu olmadığını açıkça ve defalarca belirtti. Radikal İslamcı
teröristlerin Türkiye için de bir tehdit olduğunu ancak Erdoğan’ın bunu
göremediğini ifade etti. 'Bu katiller kendi dışında herkese düşman, bugün
Suriye hedeflerinde yarın Türkiye olacaktır' dedi.
Suriye’nin tüm sorunlarına ve
bölgede yaşanan gelişmelere egemen bir izlenim oluşturdu. Önceden bilgisinin
olmadığı sorularımıza hiç tereddüt etmeden, seri yanıtlar verdi. Kısa
yanıtlarla geçiştirmeyi hiç denemedi. Verdiği yanıtları anlamamız için
detaylandırdı.
Rahat, samimi ve kendisine
güvenen bir lider izlenimi yarattı. Asla telaşlı, gergin ve kaygılı değildi.
Bende yarattığı izlenim, dış saldırılar başlayana kadar devlet başkanı olan
Beşar Esad, saldırılar sonrasında gerçek anlamda lider olmuştu. Saldırılar
halkı kenetlemiş ve Beşar Esad’ı seçilmiş devlet başkanı olmaktan öte artık
lider yapmıştı.
0 comments
Write Down Your Responses