ANF'den tuhaf iddia: 'Nusra, Baas ile çatışmadı'
El Kaide uzantısı Nusra Cephesi'nin Rojava'da Kürtlere yönelik
saldırıları devam ederken, ANF'de ilginç bir haber yayınlandı. Haberde
Nusra Cephesi'nin Suriye ordusu ile hiç çatışmadığı, hatta onun adına
faaliyet gösterdiği ileri sürüldü.
Suriye'de son günlerde hem Kürtlere hem de Alevilere yönelik
saldırılarını artıran El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi hakkında 2
senedir çok sayıda iddia dile getiriliyor.
Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) Seyit Evran imzasıyla
yayınlanan "Rojava'ya saldıran güçler kimlerdir?" başlıklı yazıda da,
Nusra'nın adını ilk duyurduğu günlerde Suriye "muhalefetinin" ortaya
attığı "Nusra Baas'ın uzantısıdır" görüşüne yer veriliyor. Dün yine
ANF'de, “Baas rejimi Kürt köylerini bombaladı” başlıklı haberde Suriye
ordusunun Afrin'e bağlı Kürt köylerini bombaladığını iddia edilirken,
YPG Basın Merkezi Sözcüsü Xelil'in ağzından bu bombardımanın rejimin
“Irak-Şam İslam Devleti ile El Nusra Cephesi'ne desteğinin işareti”
olduğu yorumu yapıldı.
Minağ havaalanında kim savaşıyor?
Evran'ın iddiası hemen Halep'in kuzeyindeki Minağ havaalanına süren saldırıların tarafları düşünüldüğü zaman bile çürüyor. Halep'teki “muhalif aktivistlerden” Ğasan Yasin, Minağ'a yapılan saldırının tıpkı Kürtlere yönelik katliamlarda olduğu gibi ÖSO, El Nusra, Irak ve Şam İslam Devleti'nin ortaklaşa operasyonu olduğunu aktardı.
Evran'ın iddiası hemen Halep'in kuzeyindeki Minağ havaalanına süren saldırıların tarafları düşünüldüğü zaman bile çürüyor. Halep'teki “muhalif aktivistlerden” Ğasan Yasin, Minağ'a yapılan saldırının tıpkı Kürtlere yönelik katliamlarda olduğu gibi ÖSO, El Nusra, Irak ve Şam İslam Devleti'nin ortaklaşa operasyonu olduğunu aktardı.
Bu yazı yazıldığı sırada, Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), AFP'ye yaptığı açıklamada, Irak ve Şam İslam Devleti ile diğer "muhalif" grupların Minağ havaalanını ele geçirdiğini duyurdu.
Yani bu durumda YPG basın sözcüsü, Suriye ordusunun, kendisi için
kritik öneme sahip Minağ Üssü bu denli büyük bir saldırı altındayken,
militanlara saldırmak yerine onları desteklediğini iddia ediyor.
Tel Aren ve Tel Hasel'in sorumluları
Evran yazısında, “Cephet El Nusra Suriye topraklarının hiç bir yerinde rejime karşı savaşmış bir güç değil. Ve zaten Rakka’nın korunmak için rejim tarafından kendilerine bırakıldığı Suriye kamuoyu tarafından değerlendiriliyor.” diyor.
Evran yazısında, “Cephet El Nusra Suriye topraklarının hiç bir yerinde rejime karşı savaşmış bir güç değil. Ve zaten Rakka’nın korunmak için rejim tarafından kendilerine bırakıldığı Suriye kamuoyu tarafından değerlendiriliyor.” diyor.
Evran “değerlendirenlerin” kim olduğunu söylemiyor ancak Suriye'deki
savaşı yakından takip eden herkes El Nusra'nın orduya karşı İdlib'in
kuzeyinden, Haseki'ye kadar olan bölgede ön safta savaştığını
“değerlendiriyor”. Örneğin Evran'ın yazısının yazıldığı sırada,
Lazkiye'nin Kürt Dağları'ndaki El Nusra'nın başını çektiği saldırı
koalisyonunun 10 Alevi köyüne saldırıyordu. Video paylaşım sitelerine
yüklenen görüntülerinde tıpkı Kürt köylerine yapılan saldırı gibi Alevi
sivillerin hedef alındığı görülüyor. Üstelik tıpkı Rojava'da olduğu gibi
Lazkiye'de de aynı koalisyon işbaşındaydı. Saldırıya katılan gruplar El
Nusra Cephesi, Suriye'deki El Kaide'nin kolu olan Irak ve Şam İslam
Devleti (IŞİD), Ahrar-üş Şam ile ÖSO'ya bağlı Tevhid Sancağı, Ensar El
İslam ve Fatih Sultan Mehmet Tugayı gibi Türkmen gruplarıydı.
Hatirlanacak olursa, bu koalisyonun bazı grupları Temmuz sonunda
Gaziantep'te buluşmuş bu toplantının ardından Tel Aren ve Tel Hasel gibi
Halep'in güneyindeki Kürt köylerinde siviller katledilmişti.
Toplantının diğer sonuçları ise Lazkiye saldırısı, Minağ kuşatması ve
Halep'in kuzeyindeki Kürt nahiyesi Ayn El Arab'a (Kobane) yönelik
taarruz oldu.
Evran Safira'da ne olduğunu biliyor mu?
Evran yazısında şunları söylüyor:
Evran yazısında şunları söylüyor:
“Sefirê Suriye Baas rejiminin Silah fabrikasının olduğu merkezden sadece iki km uzaklıkta bir yerdir. Ancak şu ana kadar Suriye Baas rejiminin silah fabrikalarına tek bir mermi sıkılmış değil. Ayrıca birçok grup saldırmak isterken bu grupların saldırıları Cephet El Nusra tarafından engellenmiş durumda. Yine son günlerde Tel Aran ve Tel Hasıl’a yönelik saldırılar başlamadan önce Sefirê’ye rejim tarafından bu gruba silah, cephane getirildiği, cephane boşaltıldıktan sonra ise tankla birçok insansız arabanın vurularak imha edildiği, ardından da rejim arabalarının Cephet El Nusra tarafından Sefirê’de imha edildiği yönünde propaganda yapmıştır. Bütün bu örnekler aslında Cephet El Nusra ile Gureba el Şam, Ehrar Şam, Devlül İslamiyê Irak ve Suriye gibi grupların rejime çalıştıklarını gözler önüne seriyor. Ki şu an Kürtlere imha ve soykırım saldırılarını gerçekleştiren de bu gruplardır.”
Baştan belirtmek gerekiyor, Halep'e bağlı Safira'nın hemen
kuzeybatısındaki Tel Aren ve Tel Hasel'de YPG değil, ÖSO çatısı altında
hareket eden Kürt Cephesi Tugayı savaşçıları bulunuyordu. Bu grup ile El
Nusra'nın liderliğindeki koalisyonun ilk çatışması ise Rakka'ya bağlı
Tel Abyad'da yaşandı... Ancak işbirlikleri çok daha eskidir.
Evran'ı bu sefer uluslararası medya yalanlıyor. BBC'nin 19 Şubat'ta yayınlanan “Syria crisis: Life in battleground town of al-Safira”
(Suriye krizi: Savaş alanı Es Safira'da yaşam) başlıklı yazısında,
kentte El Nusra ve ÖSO'ya bağlı bazı tugayların Suriye ordusuyla büyük
bir savaşa tutuştuğunu aktarılıyordu. Aslında Es Safira'da çatışmalar 6
Şubat'ta başladı. Militanlar kentin kuzey mahallelerine girdikten sonra
Suriye ordusu 8 Şubat'ta karşı saldırı başlattı. Her iki taraftan
onlarca kişinin öldüğü çatışmalarda Suriye ordusu militanları bugün Kürt
katliamının yaşandığı Tel Aren'e kadar sürmeyi başardı. Ancak burada
ilerde kendilerini katledecek olan El Nusra'ya kucak açan Kürt Cephesi
Tugayı'nın desteğiyle militanlar tutunmayı başardılar ve ordu taarruzunu
püskürttüler. Yani aslında Tel Aren ve Tel Hasel'de yaşanan Kürt
sivillere yönelik katliam, Kürt Cephesi Tugayı'nın zamanında El Nusra
ile ortaklığının dolaylı ve çok acı bir sonucuydu.
El Kaide ve diğerleri
Evran'ın yazısının devamında yalnızca El Nusra'nın değil, Gureba Eş Şam'ın da “Baas rejiminin kontrolünde” olduğu iddiası bulunuyor. Bu tip iddialar Irak'ta ABD'ye karşı direniş başladığı günlerde ortaya bolca atıldı.
Evran'ın yazısının devamında yalnızca El Nusra'nın değil, Gureba Eş Şam'ın da “Baas rejiminin kontrolünde” olduğu iddiası bulunuyor. Bu tip iddialar Irak'ta ABD'ye karşı direniş başladığı günlerde ortaya bolca atıldı.
Örneğin Gureba Eş Şam adlı radikal islamcı örgüt, batı medyasına göre
Suriye tarafından destekleniyordu. Daha sonra bu grubun adı Rakka'da
duyuldu. Özellikle Tel Abyad'ın Suriye ordusundan alındığı dönemde
Gureba Eş Şam, yakaladığı askerleri infaz ettiği videoları paylaştı.
Gureba Eş Şam'ın Suriye öncesindeki macerası ise Lübnan'da 2007 yılında
Filistin kamplarında yaşanan çatışmalarda duyuldu. Şimdilerde
mücadelesini Hizbullah'ı yani Suriye'nin bölgedeki en büyük müttefikini
bitirmeye indirgeyen selefi Fetih El İslam adlı örgüt, Gureba Eş Şam'dan
büyük miktarda destek aldı.
Seymour Hersh'in ününü borçlu olduğu ABD'nin bugünkü Ortadoğu
siyasetini muazzam bir analize tabi tuttuğu 2007 yılındaki ünlü
“Redirection” (Yeni Yönelim) başlıklı yazısında Suriye ve Lübnan'da
ABD'nin izlediği yol ve planlarda El Kaide bağlantılı grupların rolü
şöyle anlatılıyor:
“Bush yönetimi, ağırlıklı olarak Şii İran'ı köşeye sıkıştırmak için Ortadoğu'daki önceliklerini yeniden belirlemeye karar verdi. Yönetim, Lübnan'da İran'ın desteklediği Şii Hizbullah'ı zayıflatmak için örtülü operasyonlarda Sünni Suudi Arabistan hükümetiyle işbirliği yapmaya başladı. ABD aynı zamanda İran ve Suriye'yi hedefleyen örtülü operasyonlarda da aktif olarak yer aldı. Bu faaliyetlerin yan ürünü, İslam'ın militan bir yorumunu benimseyen, ABD'ye muhalif, el Kaide'ye sempati besleyen aşırılıkçı Sünni grupları desteklemekti.”
Ve Gureba Eş Şam da bu mücadelenin en önemli örgütlerinden biri olarak öne çıkıyordu.
Taşeronlar da var
Suriye yönetiminin ise bu savaşta bazı taşeron gruplar kullandığı bir sır değil. Örneğin, komünist muhalif Abdulaziz El Ğayir'in Şam'da kaçırılması eylemini üstlenen “Muhammed'in torunları” adlı grubun Hava İstihbaratı'nın taşeronu olduğu, dış müdahale karşıtı muhaliflerce de dile getiriliyor.
Suriye yönetiminin ise bu savaşta bazı taşeron gruplar kullandığı bir sır değil. Örneğin, komünist muhalif Abdulaziz El Ğayir'in Şam'da kaçırılması eylemini üstlenen “Muhammed'in torunları” adlı grubun Hava İstihbaratı'nın taşeronu olduğu, dış müdahale karşıtı muhaliflerce de dile getiriliyor.
El Nusra'nın Suriye istihbaratının ürünü olduğunu ise dış destekli
Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) gündeme getiriyor. SUK yetkilileri örgüt
Eylül 2011'de kurulduğunda da benzer bir iddia ortaya atmış ancak kısa
sürede örgütün güçlenmesinin ardından onu “devrimin parçası”
saymışlardı. Öyle ki SUK temsilcileri Aralık ayında örgütün ABD
tarafından “terör listesine” alınmasına da tepki göstermiş fakat bir
süre sonra yeniden El Nusra'yı "muhaberatın taşeronu" ilan etmişlerdi.
Tutarsızlık
Esasında Evran'ın yazısının argümanlarının ne denli başarısız olduğu yalnızca iç tutarlılığa bakıldığında bile ayan beyan ortaya çıkıyor. Örneğin Evran'a göre, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye, Kürtlerin elindeki petrolleri gasp etmek için El Nusra'yı destekledi. O halde, Şam yönetiminin kendi petrollerini gasp ettirmek için neden bu kadar hevesli olduğunu veya örtük bir savaşa tutuştuğu Türkiye ile neden aynı örgütü desteklediği sorularını da Evran'ın tutarlı bir biçimde yanıtlayabilmesi gerekiyor. Nitekim çizdiği tabloda görünen tezi, aslında Türkiye ve Suriye'nin Suriye'deki savaşta ortak hareket ettiğine çıkıyor.
Esasında Evran'ın yazısının argümanlarının ne denli başarısız olduğu yalnızca iç tutarlılığa bakıldığında bile ayan beyan ortaya çıkıyor. Örneğin Evran'a göre, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye, Kürtlerin elindeki petrolleri gasp etmek için El Nusra'yı destekledi. O halde, Şam yönetiminin kendi petrollerini gasp ettirmek için neden bu kadar hevesli olduğunu veya örtük bir savaşa tutuştuğu Türkiye ile neden aynı örgütü desteklediği sorularını da Evran'ın tutarlı bir biçimde yanıtlayabilmesi gerekiyor. Nitekim çizdiği tabloda görünen tezi, aslında Türkiye ve Suriye'nin Suriye'deki savaşta ortak hareket ettiğine çıkıyor.
0 comments
Write Down Your Responses