Tayyip’in Esad kardeşi vardı!
Sevgili okuyucularım, 14 Mayıs 2013 tarihli yazımı burada
sizlere bir kez daha iletmeyi görev biliyorum.
“Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la, Tayyip isimli şahıs
arasında geçmişte su sızmıyordu. Birbirlerine öylesine yakın dururlardı.
Tayyip, 2008 yılının ağustos ayında Esad’la eşini Türkiye’ye davet etti.
Bodrum’da Rixos otelde -aile boyu- güzel bir tatil geçirdiler.
Tayyip onları Bodrum havaalanında yine aile boyu karşıladı…
Sarmaş dolaş oldular, hasret giderdiler…
Tayyip konuşuyordu: “Türkiye ile Suriye arasında dostluk
temellerini attık…”
* * *
Sonra geldik 2009 yılının aralık ayına… Bu kez Tayyip Suriye
gezisine çıktı. Esad’la yine sarmaş dolaş oldu.
Öpüştüler, doyasıya koklaştılar.
Esad’la Tayyip ortak bir basın toplantısı düzenlediler.
Tayyip Esad’a “Saygıdeğer Cumhurbaşkanı kardeşim” diye hitap ediyor ve şöyle
diyordu:
“Suriye ile tarihi bir süreci başlattık. Bu gezimizde iki
ülke arasında tam 51 mutabakat (uzlaşma) metni imzalandı. Ülkelerimiz arasında
bölgeye ve dünyaya örnek olacak bu ilişkiler, gelecekte daha da güçlenerek
devam edecektir.”
Hızını alamayan Tayyip sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye bizim Ortadoğu’ya açılan kapımız ve ikinci
evimizdir. Türkiye de Suriye’nin Avrupa’ya açılan kapısı ve ikinci evidir…
Bunun önünü kimse kesemez. Karşılıklı ticaretimizde 350 milyon dolardan
başladık, bugün iki milyar dolara geldik. İnşallah
ekonomik ilişkilerimiz beş milyar dolara çıkabilir. Siyasi,
ekonomik, eğitim, kültür, her türlü alanda çalışmalarımızı yapabiliriz. Buna
mani bir hal yok…
Bu konuda da değerli kardeşim Sayın Esad’ın yaptığı
açıklamadan dolayı kendilerine minnettarım…”
* * *
Yukarıda size 2008 ve 2009 yılından iki örnek verdim. Şimdi
gelelim 2010 yılına. 12 Eylül 2010 günü Türkiye’de anayasa referandumu
yapılacaktı. Tayyip her yerde mitingler düzenleyip “Evet deyin” çağrıları
yapıyordu.
Kürsülerin arkasına koskoca “Evet” yazıları asılıyordu.
Yandaş ve işbirlikçi medya bu kampanyaya bütün gücüyle gaz
veriyordu.
Tayyip Türkiye’yi adım adım gezip “Aman haaa, evet
demezseniz zor durumda kalırım” diye nutuk atıyordu.
Günlerden 15 Ağustos 2010…
Tayyip bu kez Suriye’ye komşu Gaziantep mitinginde
konuşuyor.
Şimdi bu konuşmanın Suriye ve Esad’la ilgili bant çözümünü
sizlere aynen iletiyorum. Lütfen dikkatle okuyunuz, bu şahsın nasıl çelişkiler
içinde olduğunu, dün ak dediğine bugün nasıl kara dediğini ve hiçbir şey
bilmediğini iyice görünüz.
Tayyip çıkmış kürsüye, çevreden toplanan partililere ve
bindirilmiş kıtalara coşkuyla, el kol hareketleriyle hitap ediyor:
“Türkiye on yıllar boyunca içine kapandı, içine kapatıldı.
Ne dediler, ‘Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili’
dediler. Biz geldik bu anlayışı yıktık. Bu anlayışı ortadan kaldırdık. Bunu en
canlı şekilde, en yakın şekilde Gaziantep yaşıyor. Türkiye ve Suriye daha 7.5
yıl öncesine kadar birbirine husumetle (düşmanlıkla) bakıyordu. İki ülke zaman
zaman savaşın eşiğine geliyordu. Biz geldik, ESAD KARDEŞİMLE oturduk, iki ülke
arasındaki meseleleri konuştuk.
İstişare ettik (danıştık.) Müzareke ettik… Ve Türkiye ile
Suriye’yi bölgenin iki KARDEŞ, iki DOST ülkesi haline getirdik mi?
(Kalabalıktan eveeet sesleri.)
Her alanda işbirliğine gittik mi?
(Kalabalıktan eveeet sesleri.)
Ekonomide, ticarette, dış politikada, kültürde, sanatta,
ulaştırmada, bayındırlıkta işbirliği
anlaşmaları imzaladık mı? (Bu anlaşmaların imzalandığını
bilen (!) kalabalıktan eveeet sesleri.)
Suriye ile aramızdaki mayınları temizlemek için adımlarımızı
attık mı? (Yine eveeet sesleri. Tayyip madeni bulmuş, kalabalığı okşayıp
güzelce bağırtıyordu!)
Suriye ile aramızdaki vizeleri kaldırdık mı? (Eveeet.)
Şimdi benim Gaziantepli kardeşim cebine pasaportunu koyuyor,
istediği gibi Halep’e gidiyor, Şam’a gidiyor. Halep’teki, Şam’daki, Lazkiye’deki,
Hama ve Humus’taki kardeşim cebine pasaportunu koyuyor, Gaziantep’e geliyor.
Soruyorum, kim kazandı?
Gaziantep kazandı dii’mi? (Kalabalıktan eveeet sesleri.)
Esnaf kardeşim kazandı dii’mi? (Eveeet.)
Tüccar kazandı dii’mi? (Eveeet.)
Sanayici kazandı dii’mi? (Eveeet.)
Vatandaşım kazandı dii’mi? (Amigo Tayyip kalabalığı bir kez
daha bağırtıyor: ‘Eveeet’… Ve sözlerini şöyle bitiriyor:)
Bütün o korkuların, bütün o tehditlerin ne kadar boş olduğu
ortaya çıktı. Düşman üretme
politikasından yarar değil ZARAR gördüğümüz ortaya çıktı.”
(Video çekimi burada bitiyor.)
* * *
Şimdi aradan üç yıl geçti, kendi kaprisleri ve mezhep
anlayışı nedeniyle Esad’la papaz oldu, başımıza yeni belalar açtı. Durup
dururken, ortada hiçbir şey yokken…
“Esad kardeşim” diyordu, “Türkiye ile Suriye’yi bölgenin iki
kardeş, iki dost ülkesi haline getirdik, her alanda işbirliğine gittik,
vizeleri kaldırdık” diyor ve övgüler düzüyordu!
Peki bu üç yıl içerisinde ne oldu, ne değişti? Suriye’den
Türkiye’ye bir tehdit mi geldi? Terör mü ihraç edildi? Saldırı mı oldu?
Hayır, hiçbir şey olmadı. Sadece Tayyip’e ABD’den emir
geldi:
“Biz Esad’ı devirmeye karar verdik, sen de gereğini yap,
düşman olduğunu açıkla!”
* * *
Adına Tayyip denilen bu şahsın anlamsız kaprisleri nedeniyle,
Suriye ile resmen
düşman olduk. Konuşmasında bağırıyordu:
“Bu yaptıklarımızdan Gaziantep kazandı dii’mi?.. Esnaf
kardeşim kazandı dii’mi?.. Sanayici kazandı dii’mi?.. Tüccar kazandı dii’mi?..
Vatandaşım kazandı dii’miii?..”
Şuna bakın yaa, şu sözlerine bakın:
“Bütün o korkuların, tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya
çıktı.
DÜŞMAN ÜRETME politikasından yarar değil, zarar gördüğümüz
ortaya çıktı.”
“Değerli kardeşim Esad…” (İşin komik tarafı, adamın adını
şimdi Esed yaptılar!)
“İki ülke arasında dünyaya örnek olacak ilişkilerimiz…”
“Düşman üretme politikasından yarar değil zarar gördüğümüz
ortaya çıktı.”
Dün bu sözleri söyleyen, bugün ise Suriye’ye durup dururken
-ABD’den aldığı emir uyarınca- düşman olmak zorunda kalan şahıs, bu siyasi
kimliği ile başka bir ülkede yaşıyor olsaydı…
Onun o makamda bir dakika daha oturması mümkün olmazdı.
Ya görevden alınır ve hesap sorulur, ya da istifa eder,
çekip giderdi.”
* * *
Suriye’de rejime karşı savaşan maaşlı teröristler, en büyük
yardımı Türkiye’den gördü. Bunlara gıda, silah, cephane Türkiye’den gönderildi,
muhalifler Türkiye’de beslendi ki Esad devrilsin! Fakat adam sağlam çıktı ve
devrilmedi. Üzerine Mısır olayı da eklenince dünyaya rezil olduk.
Şimdi burada bir kez daha soruyorum:
Bu süreçte Suriye’yi durup dururken niçin düşman ilan ettik?
Suriye bize herhangi bir düşmanlık mı sergiledi? Türkiye’yi tehdit mi etti?
Sınırlarımızdan içeri terörist mi soktu? Türkiye’de adam
öldürme, adam kaçırma olayları mı yaptı?
Hayır!
O halde bu düşmanlık niye?
Utanmasalar Suriye’ye balıklama dalıp Türk Milletinin başını
belaya sokacaklar.
Bu kepazeliğin nedenini iyi bilmemiz gerekiyor:
Mezhep ayrılığı… Suriye yönetimi Sünni değil, bizimkiler
Sünni…
Tayyipgillerin amacı Türkiye gibi orada da şeriatçı bir
rejim kurulması. O yüzden bu kadar tantana yaptılar ama dünyaya rezil oldular.
İkincisi ise ABD’den gelen emir.
Türkiye Cumhuriyeti bu aymazların elinde işte bu sefil
durumlara düşürüldü, dünyaya rezil oldu.
Oralarda bir Mehmetçiğin burnu bile kanarsa, o kan
Tayyip’leri vesaireleri boğar. Altından kalkamazlar.
0 comments
Write Down Your Responses