Alevi kafasını tek hamlede kesmek cennete götürür mü?
Coşkun Aral: Suriye’de Alevi
boğazlayan adam, Türkiye’nin Alevilerine ne yapmaz?
Savaş muhabiri Coşkun Aral'ın,
Suriye sınırındaki gözlemlerini paylaşan gazeteci Can Dündar "Suriye'deki
kafa kesme seansları, 'ibret için' internete de dağıtılıyor. Hatta bazı
bloglarda 'Suudiler gibi can yakmadan bir seferde kafa kesmek mi, yoksa kâfire
acı çektirmek mi sünnete uygun? Hangisi bizi cennete götürür' tartışmaları
yapılıyor" dedi.
Gazeteci Can Dündar Cumhuriyet
gazetesindeki köşesinde, deneyimli savaş muhabiri Coşkun Aral’ın iç savaşın
pençesindeki Suriye’yle ilgili gözlemlerine ayırdı.
Coşkun Aral’ın sınırın her iki
yanında yaşananlarla ilgili yaşadıklarını anlatan Can Dündar’ın “İnsan Kafası
Keserken Acı Çektirmek Caiz midir?” başlıklı yazısı şöyle:
Coşkun Aral, meslekte 40. yılını
kutlayacak seneye...
Türkiye, onu savaş muhabiri
olarak tanıdı. Gitmediği ülke, fotoğraflamadığı cephe pek azdır.
Suriye sınırından döndü geçen
hafta...
Buluştuk. Dehşet içindeydi.
“Dünyanın en acımasız
savaşlarında en vahşi savaşçıları gördüm, böyle vahşet görmedim” dedi.
Geçen sene, Suriyeli “konuk”ların
kamplarını gezmişti.
Gayet modern, insani koşullarda
ağırlandıklarını gözlemişti.
Neden “mülteci” değil, “konuk”
sayıldıklarını da hemen anlamıştı.
Mülteci statüsünde olsalar,
Birleşmiş Milletler tarafından kurulacak kamplarda ciddi denetim altında
tutulacaklardı.
“Konuk” olunca, aileleriyle
birlikte kampa yerleşiyor, çocuklarını bırakıp istedikleri gibi kamplardan
çıkabiliyor, “cihat” için sınırı geçip savaşa girebiliyorlardı.
Coşkun’un başka ülkelerde
görmediği bir başka şey, “2 ay sonra Emevi Camii’nde namaz kılmayı vaat eden”
devlet yetkilileriydi. Türkiye, bu emperyal iştahı dile getirmiş, ama evdeki
hesap çarşıya uymayınca, devirmede rol alacak “konuk”lara kol kanat germişti.
Hem silah hem insan transfer
ederek Suriye rejimini hedef alıyordu. Ama yine yanlış hesap yapmış, 100 bin
“konuk”ta kalır sandığı insan akını, 1 milyona dayanmıştı.
***
Peki kampta kollanan, gece sınır
ötesine yollanan “konuklar” kim?
Coşkun, sınırda jandarma engeline
takılırken çatışmaya gidenlere kapının açıldığına tanık olmuş.
Sınırda dönen pazarlıkları da
dinlemiş.
“Yine onca yıldır hiçbir savaşta
görmediğim bir şeye tanıklık ettim” diyor:
“Gazeteci olarak bir gruba
güvenip seni savaş bölgesine götürmesi için anlaşıyorsun. Onlar seni alıp orada
başka bir gruba ‘satıyor.’ Mesela Özgür Suriye Ordusu, seni buradan alıp sınır
ötesine taşıyor, orada El Kaide’nin bir başka koluna devrediyor. Onlar da fidye
talebiyle alıkoyuyor veya bir değiş tokuşta kullanıyor.”
Coşkun, fotoğrafçılık dersi
verdiği üniversitenin bazı öğrencileriyle karşılaşmış Antakya’da... Suriye’deki
çatışmaları görüntülemişler.
Çektikleri fotoğrafları da
hocalarıyla paylaşmışlar.
“Fotoğrafları gördüğümde tüylerim
diken diken oldu” diyor:
“Ben Liberya’da insan ciğeri
yiyenleri de gördüm, Ruanda’da çocukların kollarını kesenleri de... Ama böyle
kitlesel vahşet görmedim. İnsanlık dışı, şizofrenik görüntüler vardı. Kafası
kesilerek öldürülen esirlerin fotoğrafları... Bir Alevinin kafasını kesmeye
zorlanan çocukların görüntüleri... Paraşütle düşen pilotun kafasının
kesilişinin, üç ayrı kameradan kayıtları... Keyifle mayın eşeklerini kurşuna
dizenler... Dehşete kapıldım.”
Bu kafa kesme seansları, “ibret
için” internete de dağıtılıyor. Hatta bazı bloglarda “Suudiler gibi can
yakmadan bir seferde kafa kesmek mi, yoksa kâfire acı çektirmek mi sünnete
uygun? Hangisi bizi cennete götürür” tartışmaları yapılıyor. Bedir, Uhud
savaşlarından örnekler aktarılıyor.
Coşkun, “Alevi boğazlamak caizdir”
diyen ve kafasını kestiği kurbanları iftiharla anlatan Sünni “konuklar”la da
karşılaşmış.
“Bunu anlatan adam, Alevi
bölgesinden gidip geliyor. Suriye’de Alevi boğazlayan adam, Türkiye’nin
Alevilerine ne yapmaz? Nitekim saldırı haberleri başladı bile... Bir iç
çatışmanın zemini hazırlanıyor” diyor.
***
Coşkun, şimdi bu görüntüleri ve
izlenimlerini nasıl bir belgeselde toplayabileceğini düşünüyor.
Bunların diğer televizyonlarda
gösterilmiyor olması, gelinen vahim noktayı görmemizi engellemiyor.
Cumhurbaşkanı Gül, “İslam
dünyasını Avrupa’daki gibi bir ortaçağ karanlığına taşıyacak mezhep
siyaseti”nden ve bir felaket senaryosundan söz etmişti geçen ay...
Hükümet, Suriye politikasıyla o
kanlı filmin senaristlerinden biri olmadı mı?
0 comments
Write Down Your Responses